KARATAY HAN
Dr. Şükrü DURSUN
Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürü V.
Doğuyu-batıya ve kuzeyi-güneye bağlayan milletlerarası veya bölgelerarası ticaret yollarının geçtiği stratejik öneme sahip konumuyla Kayseri, Anadolu Selçukluların en önemli ticaret merkezlerindendir. Selçuklular, İpek Yolunun da önemli bir bölümünü teşkil eden bu yollar üzerinde kervansaraylar inşa ederek, kervanların-yolcuların konaklamalarına ve çeşitli ihtiyaçlarını gidermelerine olanak sağlamış, ayrıca kervanların yollarda güvenli seyahat edebilmeleri için çok sayıda önlemler almışlardır. Bunlar içerisinde günümüzde Kayseri’nin Bünyan İlçesi, Karatay (Karadayı) Mahallesi’nde yer alan, Anadolu Selçuklu döneminin önemli devlet adamlarından Emir Celaleddin Karatay tarafından inşa ettirilmiş Karatay Han (Kervansaray) devrinin en abidevi örneklerindendir. Kervansaraydan dolayı Karatay ismini alan mahalle, kaynaklarda geçen bilgilere göre Selçuklu döneminde “Sarâhor Köyü” olarak adlandırılmaktadır.
Sultanların inşa ettirdiği kervansaraylarla boy ölçüşecek derecede büyük ölçekli inşa edilen Karatay Han, avlulu kısım (servis mekanları) ve kapalı (barınak) bölümden meydana gelmektedir. Kapalı bölümü Sultan I. Alaeddin Keykubad döneminde (1220-1237), açık bölümü ise II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde H.638/M.1240-41’de tamamlanmıştır.
Selçuklu döneminin ünlü yazarı Kerîmüddîn Mahmud-i Aksarayî, Emir Celaleddin Karatay ve Kayseri’de inşa ettirdiği kervansaray hakkında şu önemli cümleleri ifade etmektedir:
“Elbistan yolu üzerinde Zamantı vilâyetinde yaptırdığı ribat (kervansaray) tamamlanınca onu görmek için Kayseri’den hareket etti. Oraya yaklaşınca pişman olarak geri döndü. Bunu yaparken o büyük binayı görünce gönlüne kibir gireceğini, o kibirle sevap işlerinden geri kalacağını düşündü. Yeryüzünde örneği bulunmayan o görkemli binayı başından sonuna kadar yaptırmasına rağmen görmedi. Binanın (imaret) hesap ve masraf defterini kendisine getirdikleri zaman orada yapılan harcamadan geriye çok miktarda para kaldığını görünce emri üzerine bütün evrakı yaktılar. Çünkü bakiye yüzünden mutemetlere, amelelere, ustalara ve ücret sahiplerine sıkıntı gelmesini ve onların borçlu görülmesini istemedi”.
Kayseri’nin hemen her bölgesinde yaygın olarak kullanılan volkanik düzgün kesme taş ile inşa edilen han, dışta payandalarla desteklenen oldukça kalın ve yüksek duvarlara sahiptir.
Avlulu kısmı, kapalı bölüme oranla daha geniş ölçülerdedir. Bu bölüme güney cephenin tam ortasında yer alan taç kapıdan girilmektedir. Kapıdan girildiğinde önce giriş eyvanına, sonra da ortadaki genişçe avluya geçilmektedir. Eyvanın batısında bir mekân, güneybatıdaki mekanlara geçiş sağlayan tonozlu bir koridor ve çeşme eyvanı, doğu kanadında ise yine farklı bir mekân yer almaktadır. Bu bölümler dışında avlunun etrafı, giriş eyvanın doğusunda kapısı kuzeye açılan mescit, güneydoğu köşenin tamamını kaplayan hamam, doğuda sıralanan farklı servis mekanları, batıda çifte revak düzenlemesi ile çevrilidir. Odaların geneli handa verilen hizmetler için görevlilerin kullanımına ayrılmış olup, bazıları da yolcuların konaklamaları içindir. Avlulu kısımda yolcuların esas konakladıkları yer avlunun batı kanadındaki revaklı bölümdür. Aynı zamanda tüccarlar bu bölümde kendi aralarında alışveriş de yapabilmektedir. Avluya açılan mekanlar içerisinde hamam ve mescit yolcuların temizlik ihtiyaçlarını giderdikleri ve ibadetlerini yerine getirdiklerini bölümlerdir.
Avlunun kuzeyindeki kapalı bölüm, yolcuların özellikle kış aylarında hayvanlarıyla birlikte konakladıkları oldukça geniş bir mekândır. Güneyde avlu taç kapısına nazaran daha mütevazı boyutlardaki taç kapıdan girilen bu bölüm, ortada kuzey-güney yönünde uzanan bir orta sahın ile yanlarda orta sahına dik olarak bağlanan doğu-batı doğrultusunda yedi sahından oluşur. Sivri tonozla örtülü orta sahın yan sahınlardan yüksek tutulmuş ve ortasına aydınlık feneri yerleştirilmiştir. Burada, konaklayanların mallarını indirdikleri ve dinlendikleri sekiler de bulunmaktadır. Sekiler dışındaki alanlar ise yolcuların hayvanlarını bağladıkları bölümlerdir.
Karatay Han, işleyiş düzeni ve mimari özellikleriyle devrin en önemli kervansarayları arasında yer almasının yanı sıra eşsiz güzellikteki süslemeleriyle de Selçuklu sanatının önde gelen yapılardandır. Süslemelerde geometrik, bitkisel, figürlü, nesnel ve yapısal ögelerin çeşitli türlerini görmenin mümkün olduğu yapıda, figürlü süslemeler hayli dikkat çekicidir. Tasvirlerin birçoğu Türk mitolojisinin çeşitli karakterlerini yansıtmaktadır. Hayali ve doğada var olan karakterlerin tasvir edildiği figürler içerisinde giriş eyvanının avluya bakan kemer ve üzerindeki yüzeye işlenmiş olan Türk mitolojisinde evren, bolluk ve bereket sembolü olduğu düşünülen, düğümlenen vücuda sahip karşılıklı iki ejder figürü ön plana çıkan süslemelerdendir.
Karatay Han, Selçuklu döneminden günümüze ulaşan en detaylı bilgiler içeren vakfiyesi ile de ayrı bir önem taşımaktadır. Bu vakfiye her ne kadar Karatay Han’ın işleyişi hakkında bilgiler verse de genel ölçekte Selçuklu Kervansaraylarının niteliğini ortaya koymak için de büyük bir kıymet taşımaktadır.
H.645/ 1247-48 düzenlenen vakfiyede hanın giderleri ve görevlilerin maaşını karşılamak için çok sayıda gayrimenkulün vakfedildiği, gelirlerin ve masrafların idaresi başına bir mütevelli, idare ve kontrolü için bir müşrif (müfettiş) ile bir nazır görevlendirildiği yazılıdır. Ayrıca han içerisindeki mescitte, yolculara namaz kıldırmak için bir imam, ezan okuyacak ve vakitleri bilici bir müezzin, handa yolcuları kabul ederek onların yemek ve yatmak gibi işlerine bakan bir mihmandar, hanın erzak ve ambar memuru havayic, hana gelen hayvanlara bakmak için hancı ve hayvanları tedavi etmek için baytar, aşçılıkta iyi bilgisi olan mâhir aşçı, han ve vakıflarına ait işlerin görülmesi için de daimi bir atlı, yolcuların ayakkabılarını tamir eden ayakkabıcı olmak üzere farklı görevliler de tayin edilmiştir. Vakfiyede, hanın içinde bir hamamın varlığı belirtilmezken vakfiyenin arkasındaki ekinde, hanın bulunduğu köydeki hamamın yolculara, köylülere ve sair halka vakfedildiği ve hamamcıya maaş ayrıldığı kayıtlıdır.
Hana gelen bütün yolcuların bedava yemek yemesi için bir aşhane vardır. Vakfiyede, bu amaçla elli büyük kâse çanak, yirmi bakır tabak, yüz büyük odun çanak, elli odun tabak ve yine bakırdan on büyük, beş orta, beş küçük tencere, iki büyük leğen, iki büyük kazan, iki büyük havan ve başka mutfak takımlarının satın alınacağı yazılıdır.
Vakfiyede, hana gelen ve handan geçen Müslüman olsun veya olmasın, erkek, kadın, hür ve köle her yolcuya, günde üç okka iyi ekmek ve pişmiş yemekten bir çanak ile bir okka pişmiş olan etten verilmesi, bunlardan başka ayrıcalık gözetmeksizin her cuma akşamı bal helvası yapılıp bütün yolculara dağıtılması; ayakları çıplak, ayakkabısı olmayan her fakir ve sâlih yolcuya ayakkabı temin edilmesi, bunlar için gerektiği miktarda deri ve sahtiyan satın alınması; hana gelen ve oraya inen herkesin hayvanlarına yetişecek kadar arpa ve saman verilmesi ve hayvanların nallanması için nal ve çivi satın alınması; kışın yolcular için zeytin yağı ve odun (aydınlık ve ısıtmak amacıyla) yakılması, mescitte güneşin batışından karanlık basıncaya, sonra tan yeri ağarmağa başladıktan sabah namazı zamanına kadar aydınlığın mum ile sağlanması; hastalanan her fakirin, Allah ona afiyet verinceye veya ölünceye kadar, ilaç ve şuruplarla tedavi edilmesini ve fakir birisi ölürse kefenlenip gömülme işleminin vakıftan yapılması şart kılınmıştır.